"Sonunda oldu!" denebilecek şeyler yaşandı. Artık mutlu olmam gereken birtakım olaylar gerçekleşti. Ama esas kızımız hala mutlu değil. Çünkü mutluluk öyle bir şey değilmiş. Ben huzurlu olmak istiyorum, hep de bunu istemişim. Çünkü içimdeki ses hala susmadı. Onu susturacak şeyler olabilir mi, mümkün mü bilmiyorum. Ama o sesi benim çıkardığımı artık farkettim. Bu eziyeti, tatminsizliği ve kaygıyı ben yaratıyorum. Neden yapıyorum hakikaten bilmiyorum. Uzun uzun konuşulması gereken bir güzergah olabilir bu. Ama bunu kendi kendime başardığım gibi onu da belki yine kendim başarabilirim. Başarmak ve ben çok yan yana yazılabilecek kelimeler değil diye düşünüyorum bunu yazarken. Çünkü genelde kendimi böyle tanımlarım. Oysa bu tamamen baktığım yer ile ilgili. Bembeyaz bir duvarın siyah bir noktası olsa ben onu da görürdüm. Detaycı, mükemmelliyetçi, belki biraz takıntılı ve özgüvensiz denebilirim. Bunları neden mi söylüyorum? Çünkü her şey yüzleşmek ile ilgili. Şu an bizi üzen her ne varsa bu bitince mutlu olacağımız kesin değil. Değişim içimizdeki gözde olmalı. Bakışımızda olmalı. Ben de henüz bunu beceremedim. Ama anladım. Mücadele hiç bitmeyecek. Ama yollar hep karanlıktan da geçmeyecek. Kürekleri çöpe atmayalım.
25 Nisan 2021 Pazar
6 Mart 2021 Cumartesi
Boşa Kürek
Her gün daha fazla düşünmeyi bir şekilde başarıp bu düşüncelerin tesirinden çıkamıyorum. Bazen bu düşünceler zararsız gibi gelse de belli bir yerden sonra kafam çalışmasa, bilinçli olmasam, belli bir dünya görüşüm, hayallerim, beklentilerim olmasa sanki çok daha kolay biterdi günler gibi geliyor. Çünkü şu an sabahlar ve akşamlar var benim için. Sabahları yine yeni bir gün ve geceleri yine boşa geçen bir gün. Bir sürü şeyle doldurmaya çalışıyorum. Kendimi geliştiriyorum. Film izliyorum mesela. Ama onu bile ot gibi yapamıyorum. İlla ki beynimi yormalı, vizyonumu zorlamalı, beni geliştirmeli. Yeni şeyler deniyorum. Başka bir dili konuşmaya, farklı telaffuz etmeye, yeni cümleler kurmaya çalışıyorum. Şarkı söylüyorum. Kendi sesimi beğenmiyorum, bidaha söylüyorum. Bir zorum var kendimle. Rahatlayamıyorum. Öylesine otururken bile bir işe yaramam gerek hissi peşimi bırakmıyor. Birilerine batıyormuşum gibi geliyor. Dünya benden çok şey bekliyormuş da ben aldığım nefesin bile hakkını veremiyormuşum gibi geliyor. Sadece tüketiyorum. Katabileceklerimi bilmiyorum. Kalitesiz gibi gelmiyorum kendime. Ama spesifik bir konuda da kendime güvenmiyorum. Sürekli hadi hadi hadi diyen bir ses var kulağımda. Ve en sevmediğim kelimedir "hadi". Oysa şu an ben de kendimden bekliyorum bunu. Hayattan bekliyorum. E hadi diyorum hadi bişeyler olsun. Hadi artık istediklerimi ver. Uğruna mücadele ettiklerimi, sabırla beklediklerimi, yırtarak kazandıklarımı bana ver artık. Her gün deniyorum. Her gün. Sadece bekliyormuşum gibi geliyor uzaktan biliyorum. Ama kafamda bir sürü şey dönüyor. En çok da şunu söylüyorum, her şey boşuna mıydı? Bunca zaman ben ne için uğraştım? Ne bekledim, ne aldım? Bu gidişatı hakettim mi? Bir yerde yanlış, eksik bişeyler mi yaptım? Farklı davransaydım neler alırdım? O zaman mutlu olur muydum? Çünkü mutlu olmak en çok istediğim şeydi. Şu an özgür olmak istiyorum. Kendi ayaklarımın üzerinde olmak istiyorum. Ve bunu uğruna mücadele ettiğim şeyler sayesinde yapmak istiyorum. Çünkü bunu haketmiş olmalıydım. Ama bitmiyor. Bitmeyecek. Hayatın bana hadi demeye her zaman hakkı var ancak benim yok. Ben beklemek zorundayım. Ve ne vereceğinin hiçbir garantisi de yok. O zaman yine diyorum ki her şey boşaymış. Ben boşa kürek çekmişim. Ve bu boşunalık hissi beni yok ediyor.
4 Ocak 2021 Pazartesi
Çözülmemiş Meseleler
Beni en çok çözülmemiş meseleler korkuttu. Çünkü bir çocukluğa, bir hayata mâl oldu bana. İçinde hesaplaşması bitmeyen ebeveynlerim kendi kaoslarında kaybetti beni. Bir defterim var. Babam yazmış bana. Gerçekleri öğrenmeliymişim. Hangi gerçekler? Duyulan kaygı bugüne ait değil gelecekte sorulacak hesaplara. Oysa o defterde kendime ait cümleler görmek isterdim. Beni anlatan, bana söylenen. Mesele hiçbir zaman benim olmamıştı ki. Mesele hiçbir zaman ben olmamıştım bir kere. Büyük insanların büyük aşklarının büyük entrikaları, büyük gururları ve büyük çözülmemişlikleri arasında ben zaten küçücüktüm. Hala da öyleyim. Kendim olarak bir anlam ifade etmiyorum. Onların kızıyım. Yanlış yaptığımda, beğenilmediğimde ötekinin kızıyım. Ben bu yüzden insanları hep önemsedim biliyor musunuz? Herkes bana anlamlı geldi. Çünkü bence böyle olmalıydı. Ben herkesi dinledim. Her şeyi anlamaya çalıştım. Hep düşündüm, hep sorguladım. Ama hiç yargılamadım. Beni tanıyanlar bilir kendimle ilgili en övünebileceğim şeydir empati. Şimdi durup bakıyorum da ben hep göremediklerimi göstermişim. Duyulmadığım için duymuşum, anlaşılmadığım için anlamışım, yargılandığım için hoşgörmüşüm...
Bence kimse kimsenin hayatında çözülmemiş bir mesele olmamalı. Ya çözüp gitmek gerek ya da bırakmayı bilmek gerek. Yoksa seni üzen hayatın hesabını seni sevenlere sorarsın. Acısı onlardan çıkar.