4 Temmuz 2019 Perşembe

Oluyor Böyle Şeyler, Artık Olmasın

Bazı şeyler kursakta kalır. Düğüm olur, canın acır. Yutman gerekir yutamazsın. Yiğitlik bir kere kusamazsın. Burnundan nefes verirsin sadece. Bir kez daha ihanet edersin kelimelere. Susarsın. Çok susmak da sayılmaz tabi elin gidiyorsa kaleme...
Bir başka dünya var biliyorum, orada her şey doğru, orada her şey adil, orada kimse burnundan nefes vermiyor, sabretmiyor, tükenmiyor. Biliyorum, bu öfke de geçici. Oysa nasıl dolu içim, nasıl hızla akıyor kanım damarlarımdan. İnsanlar böyle böyle deliriyor galiba. Delirtiyorlar. Haksızlık bu. Hakkım da onda kalsın. Ama helal etmiyorum. Burnumdan verdiğim her nefesi, her küsüşümü kelimelere, her yüreğimi açışımı insanlığa ve her safça inanışımı sözcüklere, affetmiyorum. Bu da en kötü yanım oluversin. Çünkü ben başka türlü kendimi koruyabilmeyi bilmiyorum. 
Kalbim kırılıyor. Sanırım seramikten. Çünkü bugün öğrendik dayanırmış her şeye. Ama küçücük bir hareket tuzla buz edermiş. Kırıldım işte. Oluyor böyle şeyler...

14 Nisan 2019 Pazar

Küçük Ayakkabılar

Yığınla birikmişliğim var içimde. 
Kapatamaz oldum son zamanlarda kapısını. 
Ağlayacak bir omuz olmadığından mı dersin?

Ağlasan da çözülmez bazen düğümler, bazen her şey öyle boşlukta ve boşuna gibi gelir... Sonra anlam ararsın, her nefese, her göz yaşına, her çırpınışa, yaşamaya, mücadele etmeye... Neden anlam aradığını sorarlar sana, senin ayakkabılarını giyemedikleri için, senin gözlerinden manzaraya bakamadıkları için... Çünkü aynı manzaraya baktıklarınla bile aynı şeyleri göremiyorsun bazen. O bazenler epey çoğalıyor bazen, toz tanesi kadar boşlukta, hacimsiz, cansız ve amaçsız hissediyorsun kendini. İç karartıcı cümleler geliyor aklına, yazıveriyorsun böyle sanki herkesin kararsın dermiş gibi, oysa amacın bu değil, sadece duyulmak istiyor insan, neden istiyor hala anlamış da değilim aslında. Çünkü konuşup konuşup bir yere vardıramadığın onca kavgan, anlaşılmak için çırpındığın onca mücadelen boşa gitmişken hala nedense bu çaba... Şaşılası bir şey bu insanlık müessesesi...

Her şeyim var gibi geliyor sana, şımarık küçük bir kız çocuğu sanıyorsun beni, sessizce ağladığım geceleri bilmeden çığlıklarıma kulak tıkıyorsun. Yalnızlığımı görmezden gelmek işine geliyor diyemem ama çok da kale alıyor gibi değilsin. Küçük, yalnız, güzel gülümseyen bir kız çocuğu görsen çok seversin.

Peki beni niye sevmedin?

16 Mart 2019 Cumartesi

Varoluşsal Sancılar

Sanki bir şey gülüşünü çalmış gibi senden. Sanki bir yerde unutmuşsun gibi neşeni. Sanki canın sarılmak çekmiş, anlaşılmak istemiş de nasip olmamış gibi. Sanki bir durakta bekler gibisin mutluluğu, umudu, inancı... Sanki her şey öyle senden bağımsız gibi. Gelir veya gelmez, beklersin ya da gidersin, gidersen nereye gidersin? Kalırsan beklediğine değecek mi? Karamsarlık çıkmış sanıyorlar şansına. Halbuki iktisatsız harcamışsın neşeni, bilmiyorlar... Bir kuşun kanadına, bir ağacın dalına, yeni bir kitap kokusuna, şeftali rengine, en çok da insana harcamışsın. Kendine kalmamış gibi. Kendine yetermiş gibi. Sapasağlammış gibi. Hiç sessiz göz yaşı dökmemiş gibi. Sanki herkesin yürek yarası senden çokmuş, seninki boşmuş gibi. Kendine etmişsin aslında kötülüğü. Kimseye kıyamamışsın. Ama kıymetli de olmamışsın. Belki de en çok anlaşılmamak üzmüş seni, tıpkı terzinin kendi söküğünü dikememesi gibi...

17 Şubat 2019 Pazar

Bir Uyusam Hepsi Geçecek Gibi

Ağzınız niye vardır? Ya da gözleriniz? Neden ağlarız? Ne anlam ifade etmelidir? Bir anlamı yoksa neden yaparız biz bunları? Neden konuşuruz karşımızdaki bizi anlamayacaksa, dinlemeyecekse, duymayacaksa?  Neden ağlarız diğer kalbin içine dokunmayacaksa? Ya da yalandan ağlar mıyız? Ağlayabilir mi insan yalandan sahiden? İletişim kuramayacaksak neden otururuz karşılıklı? Bir yüreğe sırtını yaslayamayacaksa insan neden verir gönlünü? En kötü anında yanında bulamadığına bile dost diyecekse ne anlamı var yaşanmışlıkların? Kimse sesini duymayacaksa, kimse bir nebze olsun senin pencerenden bakmayacaksa, gerçekten ne anlamı var bunca yorulmanın, anlatmanın, tükenmenin. En kötüsü de iç sesin bile susuyor bazen. İçin bile duymuyor seni. Bu hakikaten bir zavallılık hali... Ama kimse acımıyor tabiki. Görmüyorlar ki en başında. İdrak etmek ve tepki vermek sonraki aşama.  Üzülüyorum halime. Mirkelam'ın sonra üzülsem, üzüldüğüme üzülsem demesi gibi... Zamana yazık, emeklere yazık ama benim gözyaşlarıma, yıpranan yüreğime, tükenen sabrıma, boşa geçen çabama, asla karşılıklı olmayan empatime yazık değil... Çünkü sahiden önce görebilmek gerek manzarayı. Sindirebilmek gerek. Sonra duyabilmek gerek. Önce sesin içindeki o duygu yüklü tınıyı bir hissedip sonra sözleri anlamaya çalışmak gerek.  İnce işler bunlar. Ama yürek incelik ister. Yorgunum, boşa çektiğim kürekten, çırpınan kalbimden, tükenen umudumdan, asla anlaşılamamaktan çok yorgunum. Bir uyusam hepsi geçecek gibi... Ama önce bir uyusam...

28 Ocak 2019 Pazartesi

Büyüdük

İçimde yığınla boşluk varken tastamam bir tablo gibi durmamayı öğrendim mesela. Adım atacak takatim kalmamışken hala koşabilecekmişim gibi tetikte beklemekten de vazgeçtim.Mutlaka başkaları için yapmam gerekenler olacak, askıya aldım onları. Biraz sadeleştirdim önümü. Bi de baktım ki karşımda o küçücük kız duruyor... Karanlığın içinde yapayalnız kalmış. Nasıl bırakmışlar orada, niye bırakmışlar çok da önemli değil açıkcası, kalmış işte... Korkmuş, ağlamış da çok, en çok sarılma çekmiş canı yaşıtlarının çikolata çekerken. Kendi başına bunca zaman nasıl dayanmış böyle diyor insan. Görünce dayanamadım... Sarılıverdim. Öyle ihtiyacı varmış ki o sahiciliği derinden hissediyorsun. Birkere sarıldın ya bırakamazsın artık onu o karanlıkta. Alacak, sahip çıkacak, kurtaracaksın onu buradan. Seveceksin, saçlarını tarayacaksın belki, cam kırıklarında yürüsün diye değil de ayağına taş değmesin diye kollayacaksın onun. Kimse anlamayacak neden bu kadar üstüne düştüğünü, ama sen bileceksin. O kadar iyi anlıyorsun ki onu. Hak veriyorsun, ve biliyorsun onun senden başka kimsesi yok. Bunca zaman kimse görmemiş onu. Sen görmüşsün. Bu senin kızın.

İşte insan içindeki çocuğa sahip çıkabilecek tek kişinin kendisi olduğunu anlayınca büyüyormuş. Büyüdük...