25 Şubat 2013 Pazartesi

Üzülecek ne var?!


  Lanet olsun ben nasıl bilmem üzülecek bir şey olmadığını. Ben nasıl ayırt edemem neye üzülüp neye üzülmeyeceğimi. Bir daha olmaz, mutlaka sorarım bir bilene, şu an üzülebilir miyim?  Nefret ediyorum ya üzülüyorsam üzülüyorum, ağlıyorsam ağlıyorum bırak. Demek ki beni üzüyor. Demek ki benim canımı yakıyor. Demek ki bana batan bir şey var. Anlamıyorsun, bari eleştirme. Yanımda olmayacaksın bari azarlama. Ben hassasım demek ki. Demek ki çabuk kırılıyorum. Belkide bu yaşananlara bilinçaltımın yüklediği anlamlar var? Anlamaya çalışmıyorsun bari suçlama...

 Mutsuzluğa tahammülüm yok. Çünkü çabuk batıveriyor gemilerim. Çok çabuk pes ediyorum. Umutsuzluk hemen kapıda bekleyiveriyor sanki. Nedense bir olamadığım çok konu var. Dengesizlik mi, bu konuda yalnız hissettirmeyeceğim insanlar var. Mükemmel değilim. Asla öyle olduğumu iddia etmedim. Olmak da istemiyorum. Ben buyum. Sinirli, kırılgan, hassas, kuruntulu, beklentili, saplantılı... Virgüller çoğalır. Umrumda değil, aklım başımda veya değil. Mutsuzken dünyanın en umursamaz insanı olabiliyorum çünkü. Mutluyken tam aksi olduğum halde...